15 Ocak 2010 Cuma

FIRKA-İ NACİYE (Güruhu Nacilik)

Gönderen Hasan Sevin

FIRKA-İ NACİYE
(Güruhu Nacilik)

Fırka-i Naciye; Naci ve Naciye’den türeyenler ve bağlı olanlardır, (Kurtarılmış insanlar).
Naci kimdir? Naci, Hz. Şit’in adıdır. Öyleyse Hz. Şit kimdir? Hz. Şit hakkında üç rivayet vardır:
Dini kaynaklardan bilindiği gibi Havva Ana,kimine göre 20 defa (40 çocuk),kimne göre de 36 defa hamile kalmış. Her hamile kalışında, biri
erkek, biri kız olarak ikiz doğurmuştur. Böylece, 72 çocuk dünyaya getirmiş. Bu 72 çocuk, 72 milleti
temsil eder. Erginlik çağına gelince, Allah’tan gelen emir üzerine, bir ikizin erkeği ile diğer ikizin kızı evlenmişler. Habil ve Kabil dışında bütün kardeşler bu kurala uyarak evliliklerini yapmışlar. Habil’in ikizi biraz çirkin olduğu için, Kabil buna itiraz etmiş ve kendi ikizimle evlenirim demiş. Bu yüzden Habil ile Kabil arasında tartışma çıkmış ve Kabil, Habil’i öldürmüş. Böylece insanlık tarihin ilk cinayeti yaşanmış. Hz. Âdem’e haber gidince çok üzülmüş. O anda dışarı çıkıp avuçlarını açarak dua etmiş.” Allah’m, bu olayı diğer çocuklarım duyarsa, birbirlerine zarar verirler, bana yardım et, demiş.”Bir rivayete göre: Ertesi gün çocuklar yan yana gelince, birbirlerinin konuştuklarından anlayamamışlar. Her kes ayrı bir dil konuşmuş. Böylece, bu cinayetin sebebini birbirlerine anlatamamışlar. Yani, Habil’in Kabil tarafından öldürüldüğünü öğrenememişler. Diller, bu olay
olunca var olmuşlardır.
Hz.Şit (Naci) hakkında birinci rivayet: Habil öldürülünce, Havva Ana hamile kalmış. Habil’in yerine tek erkek çocuk olarak Şit’i doğurmuş. Mevcut dini kaynaklarda böyle yazılmıştır.
İkinci rivayet: Hz. Âdem ile Havva Ana arasında görüş ayrılığı meydana geliyor. Çocukların anası oluşuna gururlanarak, çocukların oluşunda ilmi hikmetin ve ruhi faziletin kendisinde olduğunu, kendisinin eşi Âdem’den daha üstün olduğunu ileri sürüyor. Hz. Âdem, madem böyledir, gel seninle konuyu tecrübe edelim, ilmi hikmetin ve faziletin asıl kaynağı kim olduğumuzu ispatlamaya çalışalım demiş. Her ikisi birer niyet küpünü önlerine koyarlar, Yüce Allah’a sığınıp yalvararak, ilmi hikmetin ve faziletin aslı kimde ise, bu niyet küpümüzle onu meydana çıkarmanızı ulu dergâhınızda niyaz ediyoruz demişler. Dua, temennilerini ve nefislerini küplerine üfleyip ağızlarını bağlamışlar.
Kırk gün sonra açıp bakacaklarına yemin etmişler. Kimin çocuk yapımında rolü fazlaysa görürüz demişler. Havva Ana dayanamamış, otuz dokuzuncu gün gizlice gidip kendi küpünü açıp kontrol etmek isterken, küpün ağzı açılır açılmaz, bir de ne görsün, sinek, akrep ve sürüngen tipi canlıların küpten hemen çıktığını görünce, o zaman çok korkmuş ve korkudan hemen kaçmış. Bu canlılar yeryüzüne dağılmışlar. Birkaç saat sonrada gidip Âdem’in küpüne bakmış. Küpün içi su dolu ve doğmaya çalışan bir bebek varmış. Ertesi gün, yani kırkıncı gün, Hz. Âdem, Havva Anaya haydi gidelim küplerimize bakalım demiş. Önce Havva’nın küpüne bakmışlar bomboştur. Ondan sonra Âdem’in küpüne bakmışlar, içinde bir erkek bebek yeni doğmuş gibi suyun içerisinde duruyormuş. İşte, o Hz. Âdem’in küpündeki çocuk Hz.Şit’ir.
Üçüncü rivayet: Hz. Âdem’in oğlu Habil öldürülünce, Cennette melek olan Naci (Şit), Allah tarafından insan kalıbına koyularak, Âdem’in oğlu olarak Habil’in yerine gönderilmiştir.
Naciye kimdir? Cennetteki hurilerin başında bulunan melektir.
Naciye hakkında ki rivayet: Hz. Âdem ile Havva Ana arasında uzun süre kırgınlık varmış.
Zaman zaman kavga yaşanırmış. Bu yaşananlar ve Havva Ananın yaşlı olması sebebiyle HZ. Âdem, kendisine bir eş istemesinden ötürü, Allah, Cebrail ile insan kalıbında, Hz. Âdem ile evlenmesi için Naciye’yi Cenetten göndermiş. Cebrail, Naciye’yi eve getirince, Havva Ana sormuş: Bu kimdir? Cebrail de, bunun adı Naciye’dir. Hz. Âdem ile evlenmesi için Allah gönderdi demiş.
Hz. Âdem o anda evde değilmiş. Tarlada çift sürüyormuş. Havva Ana, Naciye’yi kıskandığı için, hemen engellemek planını kurup, Hz. Âdem’in çift sürdüğü yere gitmiş. Hz. Âdem, Havva Anayı görünce hayret etmiş. Uzun süredir konuşmuyoruz ve Havva’dan böyle bir yakınlaşma yoktu. Acaba bu neyin icabıdır diye düşünmeye dalmış. Havva Ana gelir gelmez kocasına çok yaklaşmış ve aralarında duygusal anlar yaşanmış. Havva kabul etmemiş. Hz. Âdem çok ısrar edince, Havva Ana bir şartla kabul ederim demiş. Âdem, şartını sorunca, senden başka kimseyle evlenmeyeceğime yemin et deyince, Hz. Âdem’de, yeryüzünde evleneceğim insanlar olmadığı gibi, evlenmeyeceğine yemin etmiş. Akşam eve gelince olanları öğrenmiş. Yemin ettiği için Naciye ile evlenememiş.
Bundan böyle, yeminine bağlı kalan Hz. Âdem, Allah’ın emriyle Naciye’yi Hz. Şit (Naci) ile evlendirmiştir. İşte “Naci ile Naciye” kavramı bu hadiseden kaynaklanmıştır. Hz. Âdem’de zuhur eden Ehl-i Beyt nuru, Âdem’den sonra Hz.Şit’e geçmiştir. Ve bu yüzden bütün peygamberler kendilerinin Hz. Şit’en geldiğine ve bu fırkaya tabi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu fırkadan gelenlerin tümüne Fırka-i Naciye kavmi adı verilmiştir. Allah’ın emrini dinlemeyip Habil’i öldürdükten sonra kendi ikizi İklima ile evlenen Kabil’in soyundan gelenler naletlendiği için, anası Havva’ya şer anası, tüm peygamberlerin ve ikrarından dönmeyenlerin anası Naciye’ye de ikrar anası denilmiştir.
Yetmiş üçüncü fırka, Fırka-i Naciye’dir. Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur:
-Hz. Musa ümmeti 71 fırka oldu. 70 fırkası zillet ve delalete dalıp batıla saptı, ancak bir fırkası onun yolunu izleyebildi.
-Hz. İsa ümmeti 72 fırka oldu, 71 fırkası zillet ve delalete daldı ve ancak bir fırkası onun yolunu izleyebildi.
Benim ümmetim de 73 fırka olacak, 72 si delalete ve sapıklığa ayrılacak ve ancak bir fırkası benim yolumu izleyecektir. Bu fırka ise, evladı Resul sülalesine bağlı Güruhu Naci kavmi olarak gelenlerdir. Demiştir.
Ehl-i Beyt’in, Oniki imamların yolundan gidenlerin doğru yolda olacaklardır. Bu yolda olanlar, Fırka-i Naciye kavmi veya Güruhu Naci kavmi (kurtarılmış insanlar) olarak adlandırılır. Demek ki Ehl-i Beyt sevgisi Aleviliğin esasını oluşturur. Tevella ve teberra anlayışı da bu sevgiden kaynaklanır. Tevella: Ehl-i Beyt’i, Oniki İmamları, Ondört Masumu Pakları, Onyedi Kemerbestleri ve onların yolundan gidenleri sevmek, Teberra ise onları sevmeyenleri sevmemektir.
Bu 73 fırkanın, 72 si Havva’nın, bir fırkası da Naciye’nindir. 73’ncü fırka, Şit’in (Naci) Havva Anadan doğmadığını ispat ediyor.
Hz. Muhammed’in zamanında (615-618) “Fırka-i Naciye”, Kırklar Cemi’nde gizli ibadetini yaparlardı. Kırkların başı Hz. Ali Keremullahı vechuhadı, Hz. Hatice, Hz.Fatıma, Bilalı Habeş, Kürt Gavan, Bizanslı Süheyl, Türk Süreyş, İranlı Selman-ı Farisi, Arap Aristokratı, Filozofu Abuzer Gaffari ve tasavvufçu ...........gibi On yedisi kadın, yirmi üçü erkek olan Kırklar Meclisi, her milletten olan Ehl-i Beyt bendeleriydi.Yani “Şia-i Ali”ydi.
Kur’an’ı Kerim’in Ali İmran Suresi’nin 19’ncu ayeti:”Allah katında din İslam’dır…”
Hz. Muhammed’in hadislerinden birkaçı:
“Âdem, ruhla kalıp arasındayken peygamberdim ben.”
“Ben ilmin şehriyim, Ali o şehrin kapısıdır.”
“Ali ve ben bir nurdan yaratıldık.”
“Ya Ali bütün peygamberlerle gizli geldin, benimle aşikâr geldin.”
“Ya Ali senin İslam’a yaptığın hizmetin, bütün ümmetimin kıyamete kadar yapacağı ibadetten evladır.”
Müslümanlık kurulmadan önce, Ehl-i Beyt bendeleri “Fırka-i Naciye” olarak bilinip tanınmış İslamiyet’in ana özüdür. Fırka-i Naciye, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye bağlanarak islamiyetin temelini attılar.
Kur’an’ı Kerim’in Neml Suresi 59’ ncu ayetinde, seçkin kulların “Fırka-i Naciye” olduğuna işaret edilmiştir.
Neml Suresi 59’ncu ayet:
Türkçeci: De ki:”Hamd Allah’a, selam O’nun seçip yücelttıği kullarına, Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tutukları mı?”
Ehl-i Beyt’e gönül bağı olan dostların düşündükleri pek ayrı gitmez. El ele el Hakadır.
Hacı Bektaş Veli;” Hâşâ ki, bizim semahımız oyuncak değildir. İlahi bir aşktır, salıncak
değildir, Kim ki semahı bir oyun sayar, Mümin diye namazı kılınacak değildir.” Demiştir.
03.Ocak.2010 – HASAN SEVİN



EHL-İ BEYT SEVGİSİ BÖYLE EYLEDİ

Naci’yle Naciye Güruhu Naci
Muhammed Ali’de Fatıma bacı
Zalimlerin zulmü çok verdi acı
Ehl-i Beyt sevgisi böyle eyledi

Muhammed istedi biz Şia olduk
Ali’nin yanında mekânlar tuttuk
Ehl-i Beyt’i sevdik Alevi olduk
Ali adımızı böyle eyledi

Gelen zalim bize bir isim verdi
Ali, Muaviye’den hile gördü
Yezit, Ehl-i Beyt’i zalimce vurdu
Yezitlerin zulmü göz yaş eyledi

Mansur, Nesimi, Pir Sultan ne dedi
Kerbelâ’da yetmişiki can verdi
Oniki İmamlar hep zulüm gördü
Yezitler mazlumu şehit eyledi

Alevi, Kızılbaş adını aldık
Tarih boyunca biz Rafızî kaldık
Çorum, Maraş, Sivas’ta çok can verdik
Zalimlerin zulmü bunu eyledi

HASAN biz ezildik, ama ezmedik
Davayı yaradan Allah’a verdik
Ehl-i Beyt’i Ali Abayı sevdik
Ali aşkı namı böyle eyledi
Ocak1999
HASAN SEVİN
“Yaşamın Verdikleri Şiirlerde” kitabım s.312

Posts Relacionados:

1 Comentário:

Ali kerem Yılmaz dedi ki...

buna yorum aciz kalır .buna yorum nesim,mansur,pir sultana kalır...

Yorum Gönder


By Dicas Blogger e C�digos Blog