13 Ocak 2010 Çarşamba

SOYADI TARİHÇESİ

Gönderen Hasan Sevin

SOYADI TARİHÇESİ:

Ad, bir insanı diğerinden ayıran, o insanı toplum içinde belirleyen bir kelimedir. Her insanın kendine özgü, başkalarınınkine benzemeyen bir kişiliği vardır. İşte bu kişiliğin, başka kişiliklerden ayırt edilmesi, insanın bir ad taşıması ile mümkündür. İnsanlar, toplum olarak yaşamaya başladıklarından beri birbirlerine adlar koymuşlardır.
İnsanların, genellikle, iki çeşit adları vardır. Birincisi doğrudan doğruya bir insanın kendisine ait olan addır. Buna özad veya önad denilir. İkincisi de bir kimsenin ait olduğu aileyi, soyu belirten, böylece kuşaklar arasında bağlantı sağlayan soyadır. Soyadı, kişiliği iyice tamamlar. Kişinin hem kendi ailesi, hem de toplum içindeki yerini kesin çizgileriyle belli eder.
Batı toplumlarda özad yanında soyadının da kullanılması, Düzenli bir devlet kuran Romalılarda başlamıştır.
Türklerde çok eski zamandan beri özad kurumu yerleşmişti. Bununla birlikte, Türklere özad yanında soyadı geleneğinin ne zaman girdiğini bilmiyoruz. Yalnız, Anadolu ve Rumeli Türklerinde pek çok kişinin ailelerinin toplumdaki yerini gösteren şöhretlerini, soyadı gibi kullandıklarını biliyoruz. Bu şöhretler, ataların mesleği, o çevrede yaptıkları hizmetler, yaşadıkları yerler gibi ölçülere dayanılarak kurulmuş ve kullanılmıştır
Cumhuriyet döneminde bu kargaşa 1934 yılına kadar sürdü. O yıl kabul edilen bir kanunla, önemli bir sorun daha çözüldü. “Soyadı Kanunu”na göre, Her Türk, özadından başka soyadını da taşımaya mecburdur.”Böylece, yasanın öngördüğü kısa süre içinde bütün vatandaşlar soyadlarını aldılar. Belli süre içinde soyadı almayanlara da yöneticiler bir soyadı verdiler. Böylece 1935 yılı içinde, Türk vatandaşları toplumsal ilişkilerinde daha kesin olarak belirlendiler. Toplum yaşayışına bir düzen ve disiplin geldi. Aynı yıl kabul edilen başka bir kanunla, o güne kadar özadların yanında kullanılan ve toplum içindeki bazı derece ve ayrıcalık durumlarını belirten, “Ağa, Hacı, Hafız, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi, Hazretleri” gibi unvanlar kaldırıldı.
“YURTSEVER” soyadının, kimlere, niçin ve nasıl verilmiş?
Hormek Aşireti’nin başında bulunan Güllabi Ağa ölünce yerine oğlu Feraşat Ağa (Fero) geçmiş. Fero’nun ölümünden sonra oğlu Yusuf Ağa geçmiş. Yusuf Ağa’nın ölümünden sonra oğlu Zeynel Ağa yerine geçmiş. Zeynel Ağa, yaşanan bir olaydan ötürü 30-40 aileyle 1786 yılında Nazmiye’nin Civarik Köyü’nü terk ederek Kiğı’ya göç etmiş. Azakperd (Adaklı) nahiyesine yakın Zeynel Mezrası’nı kurmuş. Bu olaydan sonra Civarik Köyü’ndeki Hormekler dağılmış.
Zeynel Ağa, burada da rahat bırakılmaz. Zeynel Ağa ve akrabaları burada da barınmayınca 1787 yılında Kârer’in Darabi Köyü’ne (Sütlüce) göç etmiş. Bu kez de mezhep çatışmaları başlamış. Farklı inanç gruplarıyla bitmeyen çatışmalar devam etmiş. Zeynel Ağa’nın ölümünden sonra oğlu Mustafa Zeynel Ağa, Ali Ağa ve Mehmet Ağa’nın oğlu torunu ikinci Zeynel Ağa aynı mücadeleyi vermiş. Kârer’e gelen bu Hormekler, Kârer’in dokuz köyüne, Varto’ya ve Muş merkezine dağılmış. Ve ikinci Zeynel Ağa, Tanzimat döneminde, Kârer’de derslik açtırıp, halkı okumaya yönlendirmiştir.
Rus Savaşında, Zeynel Ağa’nın torunlarından Kârerli Küçük Ağa önderliğinde milli kuvvetler, Kiğı-Kârer dağları ile Sığı Boğazı ve Eşek Meydanı’nda (Şeref Meydanı) cephe almaya başlamış ve mücadele vermiş. Milli kuvvetlerden Hormek Milis Alayı’nın başında Kârerli Mehmet Efendi, Kârer Dağı’nda çarpışmış.
Bu sırada Dersim’de karışık bir durum varmış. Ahmet İzzet Paşa, Dersimlileri harekete geçirmek için Kârer Hormek Aşireti reisi Küçük Ağa’yı Dersim’e göndermiş. Küçük Ağa, bir ay içinde Dersim Ağalarından yirmi dört aşiret reisini Gazik’te Ahmet İzzet Paşa’nın yanına getirmiş. Ahmet İzzet Paşa, Küçük Ağa’ya ve Dersim Ağalarına ayrı ayrı hediyeler vermiş. Ondan sonra Dersim Ağaları yerlerine dönerek, Ruslara karşı kuvvetli bir cephe kurmuşlar ve mücadele vermişler.
Küçük Ağa’dan sonra oğlu Mehmet Hulusi, Hormek Aşireti reisi olmuştur. Kiğı’nın Kârer Bölgesi’nde oturan Mehmet Hulusi, Hormek Milli Kuvvetleri başında mücadelesine devam etmiştir. Temsilciler Meclisine, bölge temsilci olarak çağrılmıştır. Mustafa Kemal tarafından yapılan teklifler içinde Maarif deyip,1926 yılında Kârer’in Darabi Köyü’ne (Sütlüce) okul getirmiştir. Tüm Hormekler liderleri ile birlikte, isyanlara katılmadıkları gibi, isyancıları bastırmak için etkin mücadele vermişlerdir. Hep devlet yanlısı olmuşlardır.
Bundan böyle, Mustafa Kemal Atatürk tarafından, Hormek lideri Mehmet Hulusi’ye ve akrabalarına “YURTSEVER” soyadı verilmiştir.
11.11.2009
HASAN SEVİN

Posts Relacionados:

Comente!!

Yorum Gönder


By Dicas Blogger e C�digos Blog