29 Aralık 2013 Pazar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ALEVİLİK

Gönderen Hasan Sevin

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ALEVİLİK





Tarihi gerçekleri görmezlikten gelenler ve engellemeye çalışanlar, gelişen dünyada bir gün adalet karşısında mahkûm olacaklardır.

Gadir Hum’da, Hz. Muhammed son veda hutbesi okuduktan sonra, Hz.Ali hakkında söyledikleri, kimi insanları rahatsız etmişti. Vasi oluşu, velayettin tebliği ve halifeliğin verilmesi tamamen tansiyonu artırmıştı. Hz. Muhammed’e karşı cephe alan bu insanlar, Hz. Muhammed hakka yürüdüğü zaman, cenazesi yerdeyken, Sakife’de toplanıp, Hz. Ali’nin hakkı olan halifeliğin, halife Ebubekir tarafından zorla işkâl edilmesiyle Ehl-i Beyt'e ve taraftarına zulüm yapılmış, o zulüm hareketi Kerbela’ya varmış. Üç halifeyle başlayan bu zulüm( Ebubekir, Ömer, Osman), Emevi'de, Abbasi'da, Selçuklu'da, Osmanlı'da ve Cumhuriyet döneminde de halen devam etmektedir.

Buna rağmen, ayrımcılığı ret eden Alevilik, Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve gayri Müslim her kim olursa olsun, yeter ki insan olsun düşüncesiyle kardeşçe yaşamaktan yana olmuştur. Tarihin derinliklerinden günümüze kadar, bunca zulme karşı kendi canını kurtarmak ve helâlından çalışıp geçimini sağlamak adına yaşamlarını sürdürmelerine rağmen, halen Aleviliği tartışıyor olmamız ve hak talep etmemiz, hem düşündürücü ve hem de medeniyet bayraktarlığını yapan Alevi vatandaşları üzmektedir.

Kimden neyi istiyoruz. Medenice yaşamaktan yana olan bu toplum, iki temel öğüdü prensip edinip günümüze kadar gelmişlerdir. Birincisi, Hz. Ali’ye sormuşlar, din nedir: “Akıldır” demiş. Hz. Muhammed’e sormuşlar, din nedir: O da “Güzel Ahlaktır” demiştir. İşte Ehl-i Beyt bendesi olan Aleleviler, o günden bu güne aklı ve Güzel ahlaki temel ilke olarak kabullenmişler. Yaşamın ayrılmaz bir parçası olan bu ilkelerle bugünlere gelmişlerdir. Bu yolu seçmeyenler, halen hurafelerle meşgul olup gerçekleri inkâr etmektedirler.

Onun içindir ki; Hünkâr Hacı Bektaşi veli, “İslam’ın temeli ahlak, ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıldır” demiştir.

Aleviliğin başlangıç noktası, 7 inci asırda İslamiyetin tebliğiyle veya hakem olayıyla diyenler yanılıyorlar. Oysa Alevilik, Hz.Şit (Naci) ve Naciye den başlar. Naci ve Naciye’yle başlayan Fırka-i Naciye’nin devamıdır. Güruhu Nacilik, asırlarca hak ve adaletten yana olup, zalimin zulmüne karşı direnip, Allah’ın varlığını savunup, kâinatta var olan tüm varlıkları severek gelen fırkadır. Kırklar Cemi’nde bugünkü erkânını bulup, Emevi zulmü karşısında Ehl-i Beyt Şiası olmuş, zulme göğüs gere gere bugünlere gelmiştir. Alevliğin, anne ve babadan geçmediğini, temel ilkelerine gönül verip yaşamakla olunduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü günümüzde çoğu Alevi ailelerin çocukları inkârcı ve Sünni veya gayrı Müslim ailelerin çocuklarlıda Alevi olmuşlardır.

Aleviliğe yeni tanım bulmak kimselerin haddine düşmez. Aleviliğin tarih boyunca ödediği bedeller vardır. İşte o günden bu güne kadar bedel ödemeye razı olup, dünya malına rağbet etmeyip, kendi evini Cem evi olarak kullanıp, Alevi olarak yaşayanlar bilirler, Hak, Muhammed, Ali yoluna bağlı olan bu canlar, Güruhu Naci olarak inkârcıya karşı hep Allahın varlığını savunmuşlar ve dini güzel ahlak olarak kabul etmişlerdir. Evveli ve ahiri olan son nebi Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabullenip, diğer peygamberleri ve kutsal kitaplar da kendi kutsal kitapları ve peygamberi kadar sevmiş ve bağlı kalmışlardır. Hz Ali ve Ehl-i Beyt’ini, Penci Ali Aba olarak bilip, velayet hakkının Hz. Ali’ye verilmesiyle İslami’n ilk imamı olarak içtihatlarına uyup, yanında yer almışlardır. Bu süreç, Hz. Mehdi’nin sırda olması nedeniyle devam etmektedir.

Ayrıca, Alevilik tanımını, 17’si kadın ve 23’ü erkek olan Kırklar Ceminde, Kanlı Kerbelâ Sahrası’nda, Emevilere ve Abbasilere karşı vermiş oldukları mücadelede bulmuştur. İlk tasavvuf şehidi olan Hallacı Mansur’da, derisi diri diri yüzülen Seyyid Nesimi’de, Hoca Ahmet Yesevi Dergâhında ve dergâhta yetişip onbirinci asırda Anadolu’ya gelen ilk Türk Muttasıfları Ebul Vefa, Baba Mansur, Hacı Kureyş ve Derviş Beyaz’ın Doğu Anadulada Dersim’e yerleşip, Hıristiyanlığın hâkim olduğu bu coğrafyada gösterdikleri performansta bulmuştur. Onüçüncü asırda Anadolu’ya Hünkâr Hacı Bektaşi Veli ile birlikte gelen horasan erenlerinde, alp erenlerde ve Mevlana’da bulmuştur. Ayrıca, Yunus Emre’nin, Pir Sultan Abdal’ın, âşıklarımızın, şairlerimizin ve ozanlarımızın şiirlerinde ve bağlamanın telinde Alevilik yatmaktadır.

İlk 200 yılı bir Alevi devleti olan Osmanlı İmparatorluğun, 1517 çaldıran savaşında Yavuz Selim tarafından 40 bin Alevinin öldürülmesi ve Anadolu’nun Sünnileştirilmesi bilinen bir gerçektir. 1926 tarihinde II. Mahmut tarafında Hacı Bektaşi Veli Tekke’sinin tüm yazılı kaynaklarla yakılması ve Nakşibendî Şeyhin yerleştirilmesi ve bunca Bektaşinin ve Alevinin öldürülmesi ve sürgün edilmesi tarihi kaynaklarda mevcuttur. Herhangi bir düşünce ve inanç, bu kadar baskı ve zulme maruz kalsaydı, şimdi yok olmuştu. Ama Alevilik gün geçtikçe büyümüştür. Çünkü eşitlik ve adaletten yana olup, Hak yolu takip ettikleri içindir.

Kurtuluş Savaşı’nda verilen mücadelede ve Mustafa Kemal Atatürk’ün, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhını ziyaret etmesiyle yapılan maddi ve manevi destek bilinmekte ve söylenmektedir. Tarih boyunca Osmanlı’nın ilk 200 yılı ve Cumhuriyet tarihinin de ilk 15 yılı dışında Aleviler rahat bir nefes almamışlar.

Canlar, bugünkü duruma gelince, Türkiye Cumhuriyeti, 1950 lerden sonra mevcut sorunlarıyla baş başa kalmaktadır. Kendi vatandaşına eşit mesafede olmayan siyaset adamı, sorun çözmekten ziyade sorun çıkarmaktadır. Oysa devlet adamı, devletinde mevcut olan sorunları, her türlü riski göze alarak çözmeden yana olmalıdır. Koltuk adamı, koltuğunu kayb eder korkusuyla, ancak siyası şov yapmayı uygun görür. Tabanda bilgisizlik, siyasette de oyun var. İşte, günümüzdeki oyalamaca çalıştaylar, açılımlar ve demokratikleşme paketleri gibi. Bunun yanında, birde asimilasyon ve misyonerlik çalışmaları bütün hızıyla devam etmektedir. Tek gaye, oy avcılığı, kadrolaşma ve Arap milliyetçiliği dayatmasıdır.

1984 yılında kırmızı koltuğa oturup, ben bir Aleviyim, Alevi dedesiyim diyen Sayın Hocam Prof.Dr. İzzettin Doğan’ın vermiş olduğu mücadele neticesinde, bugün de Aleviliği rahatlıkla konuşuyoruz.

Ancak, açılan bunca davaya rağmen, halen kendi ülkemizde yurttaşlık hakkını alamamak üzüntü vericidir. Kendilerini inanç ve kültürel yönde üstün görenler, devletin başı olarak engel çıkarmaktadırlar. Türkiye’de cemaatlere gücümüz yetmiyor diyen Diyanet İşleri Başkanlığı’da aynı gayreti göstermektedir. Onlar engel çıkardıkça konu daha da iyi anlaşılmaktadır. Alevileri haklı bulan ve hak veren demokrat Sünni kardeşlerimiz her gün çoğalmaktadır.

İslami’n farklı yorumu olan Alevilik, inancı insan merkezli olup, gönül verenleri bir vatandaş olarak yıllarca talep edilen Cem Evlerin resmileşmesini, özgür ibadet hakkını ve Alevilik içeren Din Dersini almaktır. Yani, Sünni kardeşlerimize dini konuda verilen hizmetlerin, Alevilerinde almasını sağlamaktır. Bunca davadan sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmek her insanın tabii hakkı olduğu gibi, Alevilerinde hakkıdır ve destekliyoruz.

Yurt içinde ve yurt dışında Alevilik adına kurulan bunca dernek ve vakıflar, sanki birer partiymiş gibi yıpratıcı beyanlarda bulunmaları da ayrı bir yanlıştır. Bununla hiçbir yere varılmadığı gibi, toplumu ayrıştırmaktan başka bir kazançları olmaz. Aleviliğin güzel ve kutsal değerlerini kullanarak, bir yerlere gelmek isteyenlerin arzu ve istekleri kursaklarında kalacaktır. Alevilikte basit faturayla adam olunmayacağını bilmelerinde yarar vardır. Bedel, sokaklarda bağırıp kendinden üstün insanlara çamur sıçratmakla olmaz. İçi boş Alevilik ile ayakta kalmak isteyen bu tip insanlar, kendileri gibi boş olan canlar tarafından rağbet göre bilirler. Alevi olan canlar bunu şiddetle kınıyorlar.

Günümüzde en çok konuşulan konulardan biride Aleviliktir. Sözde Alevi geçinenlerin içten ve Muaviye siyasetini güdenlerin de dıştan saldırısına uğrayan Alevilik, kimilerine çok cazip gelir ve kimilerine de çok acı vermektedir. Tarihin derinliklerinden yakın tarihe kadar inancını özde içtenlikle yaşayan, keramet ve mucizelere tanık olan inançlı aydın Aleviler, Alevilik hakkında yapılan yalan, yanlış değerlendirmeleri, Aleviliğe yapılan büyük bir haksızlık olduğunu düşünürler. Kişi, bilmediklerinin yabancısıdır. Bir gün olsa bile Aleviliği yaşamayan kişilerin, kendi fikir ve düşüncelerine göre, kendine göre yeni bir Alevilik modelini topluma sunmaları, kendileri için bir faciadır. Bu kişi veya kişiler aslı astarı olmayan

bilgilerle, gizli bir hazine olan Alevi öğretisine zarar veremezler. Sadece bilinçsiz Alevilerde veya Aleviliğe yeniden sempati duyan kesimlerde soğukluk yaratabilir.

Ser verip sır vermeyen canların Aleviliği, Hak Muhammed Ali yolu olup, benlik ve gösterişten uzaktır. Temel ilkesi dürüstlük, akıl, edep, güzel ahlak, hoş görü, kıyası nefis,

şükür, kanaat, ar ve onurlu yaşamdır. Böyle bir inancı sorunlu hale getirmeyi kimsenin haddi değildir. Asıl sorun, islamiyeti bilmezlikten gelmektedir.

Asırlarca hangi inanca bu kadar baskı yapılsaydı bu gün izi bile kalmazdı. Yüzlerce cemaatin oluşumu, kimin ne durumda olduğu açıkça bilinmektedir. Alevilik; İslamiyet’in özü olup, inancı insan merkezlidir. Renk, cins, ırk ve inanç farkı gözetmeksizin, yeter ki edepli ve onurlu insan olsun.

Gönlü hak ve adaletten yana olmayanların korkunç rüyası olan Alevilik, üzerinde çok ciddi oyunlar oynanmaktadır. Evrensel yönüyle gök kubbe konumunda olan Alevilik öğretisi, başta ayrımcılığı ret ettiği gibi, tüm halklara, inançlara ve dillere aynı mesafededir. Mazlumdan yana ve zalime karşıdır. Kürt Aleviler, Türk Aleviler ve Arap Aleviler olarak üçe ayırmak isteyenler, Aleviliğin ne olduğunu bilmeyenlerdir. Aleviliğin bir tek kimliği vardır. O da insan-i kâmil olmaktır. Etnik kimliğine göre Aleviliği savunanlar Alevi olamazlar. Çünkü Alevilikte Kürtçülüğün, Türkçülüğün ve Arapçılığın yeri yoktur. Bu ideolojilerin tümü, evrensel olan Alevi şemsiyenin altına rahatlıkla sığar. Ama Alevilik, bu ideolojilerden hiç birisini şemsiyesi altına sığmaz ve sığdırılamaz. İnancı insan merkezli olduğu için, halka hizmet, Hakka hizmettir anlayışı hâkimdir. İnsana yanlış yapanı düşkün bilir ve mesafeli kalır. Hümanist yapısıyla diğer inançlardan farklıdır.

Bu güzellikten rahatsızlık duyanlar, Aleviliği üçe ayırmak için rapor veriyorlar. Tabii ki bunu başardıkları anda, kendi içinde çarpıştırma imkânları doğar. Ve o zaman kötü amellerine rahatlıkla ulaşabilirler. Fakat kusura bakmasınlar. Düşüncesi, fikri ve zikri ne olursa olsun, Aleviyim diyen hiçbir can bu oyuna gelmez. Çünkü Aleviler dost ve düşmanını çok iyi bilirler. Yol bir, sürek bin bir anlayışı hâkimdir.

Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü anlayışıyla Vahdet-i Vücut bütünlüğünde ilahi aşk ile ibadet yapılmakta ve semah dönülmektedir. Dört kapı, kırk makam ve on iki hizmet erkânı ile cemler yürütülmektedir. Bu öğretide Şeriat; talip olmak, Tarikat; arif olmak, Marifet; kemale ermek, Hakikat; insan-i kâmil olmaktır. Bugüne kadar inanç önderleri olan Pir, Rehber ve Mürşitler hiçbir menfaat beklemeksizin bu görevi yapmışlardır. Canların, gönül rızasıyla verdikleri Hak lokması (Hakula) ile yetinmişlerdir.

Aşırı göç neticesinde dağılan Aleviler, çoğu hizmetleri kendi evlerinde yapamadıklar için, kentlerde cem evlerini açma ihtiyacını duydular. Bu vesileyle, karşı çıkılmasına rağmen cem evleri açıldı. İtikat çağının bitmesiyle başlayan bilgi ve iletişim çağına hazırlıksız yakalanan bu toplum, bazı sorunları aşamadı. Birinci sorun; bu ülkenin vatandaşı olmamıza rağmen, halen sanki kendi keselerinden birşeyler veriyorlarmış gibi siyasi irade, cem evlerine yasal hakkı tanımaktan çekiniyor. Sünni kesimden Aleviliğe duyulan rağbetten korkmuş olmalıdırlar ki, bunu engellemeye çalışıyorlar. Aleviler sadaka değil, anayasa güvencesinde eşit yurttaşlık haklarını istiyorlar. Vergi toplamada zorunlu eşitlik varda, hizmet ve inanç özgürlüğünde neden eşitlik yoktur. Ve bir de, halen yirmi birinci asırda bile geçmişte olduğu gibi, Alevileri ötekileştirerek İslami yorum olan inançlarına hakaretlerde bulunup sorun yaratmaktadırlar. Kendi yanlışlarını görmezlikten gelip, bu tür taktiklerle toplumsal barış engellenmektedir. Yavuz Selim’in adının üçüncü köprüye verilmesi, İdrissi Bitlisi adına cami yapılmasının teklif edilmesi, bilinçli ve kasıtlı olarak yapılan toplumu ayrıştırma oyunlarıdır. Sosyal bir patlamanın ürünü olan Gezi Parkı eylemi ve katılanların % 78’i Alevidir tespiti içte yatan art düşüncenin dışarıya yansımasıdır.

Alevilik İslamiyet’in özü ve Kur’an’ı Kerim’in batını yüzü olup, bu öğretiye gönül verenler, bu güne kadar Hak kelamının takipçisi olmuşlardır. Âdeme secde, ikrar, rızalık, Hak lokması, Musahiplik, tek evlilik, boşanmanın olmaması ve kadın, erkek eşitliği, kul hakkına riayet (Bu ayeti kerime ile Yüce Allah insana dokunulmazlık hakkını vermiştir) ve canlıya kıymama gibi temel ilkelerin tümü ayeti kerime olup, Aleviliğin vazgeçilmez kırmızıçizgileridir. Pirimiz Hz. Ali ben Kur’an’ı natığım ve insan konuşan Kur’an’dır söylemini, her gerçek Alevi bunu prensip edinip konuşan Kur’an olmuştur. Bundan böyle, bu güzelliklere gücü yetmeyenlerin zulmüne maruz kalmıştır.

Günümüzde boşanmaların artması, Aleviliğin temel ilkelerinden bihaber olup, anne, babası Alevi olduğu için, sözde Alevi geçinenlerin yaptığı yanlıştır. Bir ayetti kerimede şöyle denilmektedir:” Bir erkek bir kadını veya bir kadın bir erkeği boşarsa yer, gök titrer” diyor. Bundan böyle; yüz kızartıcı bir suç olmadığı müddetçe Alevilikte boşanma olmaz.

İsim konusunda da karmaşık bir durum vardır. Alevilikte, mazlumların, devrimcilerin ve inanç önderlerin (Ehl-i Beyt) isimleri yeni doğan çocuklara verilirdi. Yabancı çevrelere giden canların, isminden dolayı Alevi olduğu anlaşılırdı. Ama ne yazık ki, günümüzde o isimlerden her gün biraz daha uzaklaşıyoruz. Buda büyük bir kayıptır.

İnanç önderleri olan Pir, Rehber ve Mürşitler ocakzade olup, yakın tarihe kadar kendilerine düşen görevi yapmışlardır. Ulvi olan bu makam temsilcileri, sadece cem yürütmekle kalmamışlar. Yeri geldikçe toplumda var olan tüm sorunların çözümünde büyük payları olduğu gibi, o şifalı elleriyle dertlere derman olmuşlardır. Evladı resul olan bu zatlar, hep üst kurum olarak bilinmişlerdir. Cem evleri yokken her talibin ve dedenin evi cem evi idi. Dedeler, gittiği talibin evinde ve belli günlerde de kendi evlerinde hakikat cemlerini yaparlardı. Hakikat cemi Aleviliğin özüdür. Günümüzde de bu cemler yapılmalı. Cem evlerin açılmasıyla kurum dedeliği oluştu. Oluşan idari sistem içinde dedelik kurumunun alt kurum olarak görülmesi, o makama yapılan en büyük saygısızlıktır. Ve birde ocakzadeliğin önemsenmemesi ve kurum dedeliğin üstün görülmesi, kökü kurutulan ulu bir çınarın tepesinde halen kurumayan ince dallara çınar diye umutla bakmaya benzer. Eğer böyle devam edilirse, yakın tarihte ulvi olan bu makamında ciddiyeti kalmaz. Yani ocakzade (Seyyid) olmayanlar bile, edep erkânı biliyorsa, gelip kurum dedeliğine talip olacak ve yapay dede olarak bu görevi yapacaktır. O zaman Alevilik, sırrı hakikattan uzaklaşacak ve sırada taklidi bir inanç konumuna gelecektir. Yani özden söze dönüşecektir. Kurum dedeliği, cem evlerinde üst kurum olmalı, talimatı Ehl-i Beyt içtihadından ve böylece ceddinden almalıdır. Aynı zamanda Bâtınilik olan Alevilik, inanç önderleri yeri geldikçe ilmi ledünden haberdar olup ve posta oturan dedelerde bu konuda donanımlı olmalıdır. Sadece bilgi yeterli gelmez. Bilinmeyen veya görünmeyen herhangi bir şey söz konusu olduğu zaman, dede tarafından bilinmesi, o makamı yüceltir. Ocakzadelik geleneğinden de vazgeçilmemeli, o makamı dolduran (Güzel Ahlak, Bilgi ve yakın çevredeki halkın takdiri) ocakzadelere (dedelere) hak tanınmalı. Her seyyid evladı dede olamaz. Edep erkânı yürüten dedenin edepli ve bilgili olması gerekir. Yoksa cemde herhangi bir sorgulama yapma hakkına sahip olamaz. Azap Suresinin 33. ayetinde belirtildiği gibi;” Ehl-i Beyt pak yaratıldı” ve pak kalmaları gerekir. Şura Suresinin 23. ayetinde de;” Ehl-i Beyt’i sevin” denilmektedir. Alevi erkânında seçicilik esastır. Ve kurum dedelerin hakulası cem evine makbuz karşılığı verilen lokmalardan karşılanmalıdır. Yani dedeler, devlet memuru olmamalı. Çünkü devlet memuru olduğu zaman, devletin verdiği talimata göre hareket etmek zorunda kalırlar. Bu da sırrı hakikat olan Alevi inancına yapılacak en büyük darbedir ve bu inancı bitirmektir. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.

Yıllardır verilen etkin mücadeleye rağmen, demokratik, laik ve hukuk üstünlüğü olan bir İslam devletinde kendi yurttaşına inanç ve ibadet özgürlüğünün verilmemesi büyük bir eksikliktir. Buna rağmen, tepeden servis edilen “Cem Evi, Cami” projesi de oldukça düşündürücüdür. Koelisiyonun bir ortağından sembolik olan sunulan bu hediye, bir Alevi olarak bizi ne sevindirir ve nede üzer. Ama dikkatimi çeken bir hususu da söylemekten kendimi alamıyorum. Cem evleri söz konusu olunca, söz sahibi insanlar hemen hakaretlerde bulunup görmezlikten gelirlerdi. Nedense bu projeye sesleri çıkmıyor. Demek ki el elden üstündür. Tepkiler Alevi kesiminden geldi. Bana göre, bu insanlarda kendilerini hiç yormasınlar. Türkiye’nin bugünkü gidişatında zaten bu denli oyunlar kimseye inandırıcı gelmez. Ve aynı zamanda Alevi inancında helal emek esastır. Öyleyse sunulan her mekânda hakikat cemi yapılmaz. Bir ocakzade olarak atalarımızdan öyle gördük ve öyle yaşadık. Zamanın koşullarına göre hareket edip, kendi inancımızı bu dengesiz zamana uyarladığımız zaman, bu gizli hazinemize ihanet etmiş oluruz. Günümüzde Alevilik üzerinde oynan oyunlar, aklı, mantığı olan her can tarafından fark edilmektedir. İçi boşaltılan bir Alevilik doyurucu olmadığı gibi, her ideolojiye göre yeni bir Alevilik de bölücülük demektir. Oysa Alevilik, bölücülüğe karşı, birlik ve dirlikten yanadır. Güruhu Naci inancın devamı olan Alevi öğretisi, niyeti bozuklar için büyük bir engel teşkil etmektedir. Gerek içte ve gerek dışta ruhen kanserli insanların ahlaki yapısı erozyona uğradığı için, yaptıklarından bihaberdirler. Geçmişte Alevi kıyımları vardı. Şimdi de Alevilik kıyımına soyunmuşlardır. Tarih boyunca Aleviye yapılan baskı ve zulümlere karşı Alevinin tepkisi sadece kendini koruma adına olmuştur. Alevinin silahı, kalemi, telli Kur’an olan bağlaması ve ayeti kerime olan deyişleri olmuştur. Bu silahlar, insan öldüren değil, zulüm yapanlara öğüt mahiyetindedir. Ne yazık ki zalimler, bir ders almadıkları gibi, yinede dinsiz demişler. Oysa dinimizin sevgi olduğunu görmezlikten gelmişler. Bizler, yurt edinmek için tahta kılıçla ordularımızın başında çarpışan gaip erenlerin evlatları olarak, hiçbir gün kan dökülmesinden yana olmadık. Çünkü Yüce Tanrı “Bir insanı öldüren, tüm insanlığı öldürmüş sayılır. Bir insana can veren, tüm insanlığa can vermiş olur” demiştir. Bu ayeti kerimlere hep bağlı kalınmış ve insan öldürenlere de hep karşı durulmuş.

Tarih boyunca asıldık, kesildik, yakıldık, yüzüldük, vurulduk ve buna rağmen yinede Alevi olarak çoğaldık. Bu günde globalaşan bir dünya içinde, elimizi, kolumuzu bağlayıp da gerek içten ve gerek dıştan gelen baskılara ve yanlışlara şükür edenlerden olmayacağız. Hz. Ali, “Haksızlığa uğradığınız zaman, hakkınızı savunmasanız, hakkınızı kaybettiğiniz gibi, şeref ve haysiyetinizde kaybedersiniz” demiştir. Medeni bir toplum olarak, yasal haklarımızı arayacağız. Eğer her Alevi kendine düşen görevi yapmazsa, gerçeklere sahip çıkmazsa, Hakk’a varan ermişlerin, evliyaların, enbiyaların, velilerin kemikleri sızlar ve hakikat söner. Sözde Alevi geçinip, cebir ve şiddet kullanarak Hak’a, halka ve devletin malına zarar verenlerin Alevi olamadıkları gibi, bu davanın sahibi de olamazlar. Her Alevinin duruşu, hakk ile batılın arasını kanıyla ayıran Pir Hz. Hüseyin’in duruşu olmalıdır. Gerçeğe Hü…..

10 Aralık 2013

HASAN SEVİN









Posts Relacionados:

1 Comentário:

pak muliadi dedi ki...

KAMI SEKELUARGA MENGUCAPKAN BANYAK TERIMA KASIH ATAS BANTUANNYA MBAH , NOMOR YANG MBAH BERIKAN/ 4D SGP& HK SAYA DAPAT (350) JUTA ALHAMDULILLAH TEMBUS, SELURUH HUTANG2 SAYA SUDAH SAYA LUNAS DAN KAMI BISAH USAHA LAGI. JIKA ANDA INGIN SEPERTI SAYA HUB MBAH_PURO _085_342_734_904_ terima kasih.

KAMI SEKELUARGA MENGUCAPKAN BANYAK TERIMA KASIH ATAS BANTUANNYA MBAH , NOMOR YANG MBAH BERIKAN/ 4D SGP& HK SAYA DAPAT (350) JUTA ALHAMDULILLAH TEMBUS, SELURUH HUTANG2 SAYA SUDAH SAYA LUNAS DAN KAMI BISAH USAHA LAGI. JIKA ANDA INGIN SEPERTI SAYA HUB MBAH_PURO _085_342_734_904_ terima kasih.


KAMI SEKELUARGA MENGUCAPKAN BANYAK TERIMA KASIH ATAS BANTUANNYA MBAH , NOMOR YANG MBAH BERIKAN/ 4D SGP& HK SAYA DAPAT (350) JUTA ALHAMDULILLAH TEMBUS, SELURUH HUTANG2 SAYA SUDAH SAYA LUNAS DAN KAMI BISAH USAHA LAGI. JIKA ANDA INGIN SEPERTI SAYA HUB MBAH_PURO _085_342_734_904_ terima kasih.

Yorum Gönder


By Dicas Blogger e C�digos Blog